2 yaş döneminin en önemli değişiminin çocuğunuzun yeni kazandığı bağımsızlık ve yeterlilik ihtiyacı olduğundan bahsetmiştim. Günlük hayatta karşılaştığınız ve sıkıntı olarak tanımladığınız çoğu davranış aslında bu ihtiyaçların bir sonucu. Size karşı gelmek için her şeye hayır demesi, illa ki kendi istediğini yemek için ısrar etmesi, bir anda yanınızdan uzaklaşması, beş gün arka arkaya aynı kıyafeti giymeye çalışması, siz ekmek keserken ben keserim diye tutturması ve ona bir türlü neden bıçak kullanamayacağını açıklayamamanız… Çocuğunuz artık hayatta sizden bağımsız bir birey olduğunu keşfetti ve neler yapabileceğini deneyimleyip görmek istiyor. Bu ihtiyacı karşılamaya yönelik ona vereceğiniz her fırsat, size gösterdiği direnci azaltacaktır. Fakat, her ne kadar bağımsızlık yolunda önemli bir adım atmış olsa da, dünyada tek başına var olabilmek için yeterli bilgi, tecrübe ve sorun çözme becerisine sahip değil. Bu yüzden güvende hissedebilmesi için sizin koyacağınız sınırlara ihtiyacı var; kendisi farkında olmasa da… Çocuğunuz 2-3 yaşlarındaysa önerebileceğim en doğru yaklaşım sınırlı özgürlük.
Sınırlı özgürlük kavramını çocuğunuzun o güne kadar sahip olduğu özgürlük alanını biraz genişletmek ve bunu ona fark ettirmek olarak düşünebilirsiniz. Biz ebeveynler için çocuklarımız bir türlü büyüyemez. Fiziksel ve zihinsel olarak ne kadar gelişseler de, bizlerin gözünde adeta onları kucağımıza ilk aldığımız günkü kadar savunmasız ve bakıma muhtaçtırlar. Oysa iki yaşına gelmiş çocuğunuz, o güne kadar yapamadığı pek çok şeyi artık yapabilir hale gelmiştir. Henüz yapmaya başlamadığı bir sürü şeyi de, olanak verirseniz öğrenebilir. Ne giyeceği, ne yiyeceği, ne zaman, nereye gideceği ile ilgili tüm kararları anne babalar verdiğinde, çocuklar var olduklarını gösterebilmek için isyan etmeye başlıyor. Ne önerseniz ‘HAYIR!’ cevabıyla karşılaşmanız bu yüzden. Günlük hayatıyla ilgili verilmesi gereken kararlarda onun fikrini sormanız, kendini daha bağımsız, yeterli ve önemli hissetmesine yardım edecek.
Ben 3,5 yaşındaki oğluma gün içinde bir çok saçma soru soruyorum. Elmanı keselim mi, ısırarak mı yemek istersin? Yemeği tabağa sen mi koymak istersin, ben mi koyayım? Parka mı gitmek istersin, evde oynamak mı? Sen hangi çorabı giymek istersin? Bu oyuncağını buraya mı koyalım yoksa diğer kutuya mı? Uyumadan önce hangi kitabı okuyalım? Günlük koşturmacada karar vermek için durup düşünmediğiniz, otomatik olarak seçiverdiğiniz buna benzer konular, artık çocuğunuzun yeterliliklerini fark etmesi için birer olanak. Elmasını nasıl istediğini sorduğunuzda, kendi hayatındaki kararlarda biraz olsun gücü olduğunu fark edecek ve bunun için sizle savaşması gerekmeyecek. Ayrıca, bu soruyu sormak yerine elmayı kesip önüne koyduğunuzda, ‘Ama ben bunu ısırarak yiyecektim.’ gibi saçma bir sinir kriziyle karşılaşmanız da olası. Bu sinir kriziyle size anlatmak istediği zaten kendi hayatıyla ilgili daha çok fikir belirtmek istediği. İki yaşında olsa da artık istekleri, seçimleri olan bir birey ve hayatına saygı gösterilmesini istiyor. Çok şey mi istiyor sizce? Deneyin ve farkı görün!
Karar aşamasında fikrini sormaya ek olarak, ona denerse yapabilecekleriyle ilgili destek de verebilirsiniz. Sen artık yemeğini kendin yiyebilirsin, artık pantolonunu giymeyi deneyebilirsin veya hangi renkle boyayacağına kendin karar verebilirsin gibi ifadeler, gelişen beceriyle ilgili pratik yapmaları için onları cesaretlendirir. Ona güvendiğinizi hissettirir.
Ancak özgürlük konusunda aşırıya kaçmak da çocuğunuza yapabileceğiniz büyük kötülüklerden biri. Onlar her şeyi yapabileceklerini zannederken, anne baba olarak sizler onu nerde durması gerektiği konusunda eğitmelisiniz. Bazı ufak kararlar dışında, çocuğunuzun var olan zihinsel işlevlerinin yetersiz kalacağı önemli kararları hala sizin vermeniz ve bu konuda da ona net sınırlar çizmeniz gerekir. Örneğin okula gitmek, geceleri belli bir saatte yatmak, bütün gün çikolata yiyerek beslenmemek veya öfkelendiğinde vurmamak gibi. Sayısı gitgide azalsa da, belli kurallara uymaları gerektiğini bilen çocuklar kendilerini daha güvende ve güçlü hissedecekler. Çocuğunuza sınır koyarken ona bol bol alternatif sunmaya özen gösterin. Zihinsel beceriler anlamında bir gelişim yaşayan çocuğunuz artık yapma, vurma komutlarıyla yetinmeyecektir. Sınır koyarken, yapamayacakları kadar neler yapabileceği ile ilgili de ona yol gösterici olun. Bardaktaki suyu yere boşaltan çocuğunuza, ‘Yapma!’ demek yerine, ihtiyacını anlayıp kabul edilebilir şekilde davranması için yardım edin. Su yere dökülmez, ancak lavaboda, banyoda suyla oynanabilir diyebilirsiniz. Yere bir örtü serip önüne iki bardak, birkaç kap koyabilir ve suyu birinden birine dökmesi için bir oyun uydurabilirsiniz. Sınırlar net ve alternatifler çok olduğunda çocuklar sizi zorlama ihtiyacına girmeden, kendilerini geliştirmeyi deneyimleyebilir.
İki yaş dönemi hem çocuklar hem ebeveynler için oldukça zor. Yepyeni bir deneyim süreci. Bu süreçte, onlara ve gelişme motivasyonlarına biraz daha güvenmenize ihtiyaçları var. Evet, belki her zaman en doğru kararı verip, sizler kadar iyi sonuçlar elde edemeyecekler. Ancak bu bir öğrenme süreci. Çocuklarınıza deneme, yanılma ve öğrenme fırsatını vermek, onları hayata hazırlamak için yapabileceğiniz en güzel şey.
Çocuğunuz ikinci yaşında pek çok değişimi aynı anda yaşar. Bir yanıyla bağımsız bir birey olmak isterken, bazı zamanlar sizden ayrılmakta zorlanan bir bebek gibi davranabilir. Duygusal becerileri gelişmekte olan çocuğunuz, zaman zaman bu ikilem nedeniyle duygu patlamaları yaşayabilir. Ufacık bir aksilik yüzünden çığlık çığlığa ağlayabilir veya öfkeden kendini yerlere atabilir. Yetişkin aklımızla iki yaşındaki bir çocuğun hayata bakışını anlayabilmek her zaman kolay değil. Bize çok mantıksız gelen bir olay, onlar için hayati öneme sahip olabilir. Bunun sebebi bizi sinir etmeye çalışmaları veya kötü, yaramaz birer çocuk olmaları değil; rasyonel düşünme, duygularını düzenleyebilme, kendi kendini sakinleştirebilme ve problem çözme gibi becerilerinin henüz tam gelişmemiş olmasıdır.
Duygu düzenleme becerisi tam olarak gelişene kadar çocuğunuz aşırı tepkiler vermeye devam edecektir. Ancak bu süreçte işleri kolaylaştırmanız mümkün. Ona duyguların isimlerini öğretmekle başlayabilirsiniz. Duyguları öğretmek için çocuğunuzla birlikte farklı duyguların resmini yapın. Gülen, üzgün, kızgın, şaşkın suratlar çizip isimlerini tekrarlamak veya yüzünüze bir duygu ifadesi verip tahmin etmesini istemek gibi oyunlar öğrenmelerine yardım eder. Odasının duvarına bir duygu çizelgesi asıp, ne hissettiğini göstermesini isteyebilirsiniz. Sinirlendiğinde ‘Sen şimdi kızdın’, ağladığında ‘Çok üzgünsün’ veya korkunca ‘Korktun’ demek, o anda yaşadıkları durumun ne olduğunu öğrenmelerini sağlar. Bir daha benzer bir durumla karşılaştıklarında kendilerini ifade etmelerini kolaylaştırır ve onları rahatlatır.
Özellikle hayalkırıklığı, kaygı, öfke, üzüntü gibi zor duygularla baş edebilmek çocukların en büyük sıkıntısı. Bu duyguları sakin ve mantıklı karşılamak için yeterli tecrübe ve yöntemleri yok. Bu konuda onlara modellik yapmanız, siz bu duyguları yaşadığınızda neler yaparak sakinleştiğinizi göstermeniz onlara da fikir verecektir. Kriz durumlarında sizin sakin kalıyor olmanız, yumuşak ve anlayışlı bir ses tonuyla konuşmanız onun için en etkili örnek olacaktır.
Yardımlarınız biraz olsun işlerini kolaylaştırsa da yoğun duygu patlamalarını tamamen engellemek ne yazık ki mümkün değil. Beyin gelişimleri tamanlanana ve becerileri gelişene kadar duygularını kontrol etmekte zorlanacaklar. Kontrol etmeyi başaramadıkları noktada yapabileceğiniz en doğru şey yanlarında olmak. Kırılan oyuncağı yüzünden öfke krizine giren oğlunuzun yanına oturup, yaşadığı duyguları anladığınızı, böyle zamanlarda kızmanın normal olduğunu söyleyip ona sarılmaya çalışın. Sakinleşebilmek için bir süre daha sizin desteğinize ihtiyaç duyacaktır.
Kriz zamanlarında çocuğunuzun olumsuz duygularını anlamak ne kadar önemliyse, olumsuz davranış ve isteklerine boyun eğmemek de o kadar gerekli. Duyguları tümüyle anlamak demek, her türlü davranışının kabul edileceği anlamına gelmez. Öfkelendiği için size vurmaya çalışırsa mutlaka buna engel olun ve öfkeyle baş edebilmesi için ona alternatif yollar önerin. Eski gazeteleri yırtmak, bir yumruk torbasına vurmak veya tüm gücüyle top atmak gibi fiziksel aktiviteler öfkenin yarattığı fiziksel enerjiyi kimseye zarar vermeden açığa çıkarması için yardımcı olabilir.
Ne kadar zor olsa da, bu dönemin boy uzaması veya yürümeyi öğrenmek gibi doğal bir süreç olduğunu kabul etmek tahammülünüzü biraz arttırabilir. Çocuğunuzun duygu kontrolü konusundaki tecrübesi arttıkça, krizler azalacak. Her türlü duygusuyla kabul edilen çocuklar, kendileriyle ilgili daha olumlu algılara sahip olurlar. Zor zamanlarda çocuğunuzu etiketlemekten kaçının ve onu anladığınızı hissettirin.
Tavsiyeler: Uzman Psikolog Burcu Gençer